Çerkeslik ve Çerkes gelenekleri hiçbir zaman rahat ve varlıklı olmaya, iyi bir aile olarak yaşamaya engel değildir.
Çerkesler, hiçbir zaman aç gözlü olmadılar.
Bunu, Adıge xabze kabul etmezdi.
Varlığın aç gözlü yaptığı insandan asla Çerkeslik beklenemez!
Çerkes / Adige geleneği bir düşünce biçimidir, yaşama biçimidir, doğru eğitimdir.
Bu kitap, eski Adige yaşantısı ile ilgili geleneklerden bahsediyor, onların nasıl oluştuğu, ailede, toplumda yaşanan ilişkileri, dini törenleri… anlatıyor.
Türkçe çevirisi yapılan bu kitap, adate Anavatan’da xabze’nin başucu kitabı.
Malumdur ki Çerkes karakterini belirleyen ana unsur xabze’dir. xabze, şüphesiz toplumumuz için son derece önemli bir sosyolojik kavramdır.
İşte bu kitap bu xabze’yi anlatıyor.
Saygıdeğer araştırmacı ve yazar Maf’edz Serebiy’ in bu önemli çalışması, değerli dostum Yemuz Beyazıt tarafından Türkçeleştirilerek sizlere sunulmuştur. Bu eser, xabze’nin tarihsel kökleri, toplumsal hayattaki yeri ve önemi ile ilgili bilgileri ciddi ve uzun yıllar süren araştırmalara dayanarak önümüze koymaktadır. Xabze esas olarak Çerkeslerin bel kemiği ve yaşam biçimleridir. Tarihsel süreç içerisinde vatanlarını koruyabilmek için kendilerinden kat kat güçlü düşmanlarla savaşmak zorunda kalan Çerkeslerin bu kadar uzun süre kendilerinden çok daha güçlü düşmanlara karşı bu kadar uzun süre direnebilmelerinin temelinde de xabze’nin Çerkes kişiliğine ve topluma verdiği disiplin ve gücün etkisi oldukça büyüktür.
Yüzyıllar süren savaşlarda Çerkes toplumu toplumsal, sosyal ekonomik olarak çok derin yaralar almıştır. 300 yılı aşkın süren savaşlarda toplum en güçlü ve yiğit evlatlarını yitirmiştir. 1864’teki büyük sürgünde Kafkasya nüfusunun yüzde doksanını yitirmiş ve milyonlarca Çerkes vatanlarından sürülmüştür. 1917 Rus ihtilalinde kurulan ve kendisini proleterya diktatörlüğü olarak tanımlayan yeni sistem, kendi sosyal yaşamını ve toplumsal kurallarını oluşturmak ve yeni bir toplun yaratmak iddiasıyla bütün Sovyetler Birliğindeki halkların ulusal kültürlerine onarılması zor zararlar vermiştir. Vatanlarından sürülenler ise gittikleri ülkelerde kendilerine yabancı toplumlar içerisinde birçok baskıya maruz kalmış ve zorla asimile edilmeye çalışılmıştır. Yüzyıllarca büyük acı çeken yaralı Çerkes halkı, gerek anavatan gerekse diasporadaki olumsuz koşullar nedeniyle kendi yaşam tarzı olan xabze’ yi kendi doğal gelişimi içerisinde değiştirip geliştirememiştir. Yaşadıkları acılara, baskılara, uğradıkları haksızlıklara rağmen bu gün Çerkeslerin ayakta kalabilmiş olması, asimilasyona bu kadar uzun süre direnebilmiş olmalarının temelinde hiç şüphesiz xabze’nin gücü vardır.
Xabze ‘ye uygun yaşantı, insanı bencillikten uzaklaştırır ve hayatın her kademesinde her davranışında, alacağı her kararda, her zaman kendisini karşısındaki insanın yerine koymayı öğütler. Saygı ve sevgiyi toplumsal yaşamın temel taşı haline getirir. Çok küçük yaşlarda başlayan ve yıllarca devam eden katı ve disiplinli eğitim, topluma yüksek sorumluluk sahibi, alçak gönüllü, onur ve gururunu her şeyin önünde tutan, özgüveni yüksek ve saygın bireyler kazandırır. Xabze, toplumsal yaşamın ve insan hayatının her kademesine müdahale eder. Toplumsal yaşam içerisinde bireysel ilişkiler, komşularla ilişkiler, aile içi bireylerin birbirleriyle ilişkileri, mülkiyet, çocukların eğitimi, kadın ve yaşlılara saygı, insan hakları, çevreye saygı, hayvanlara saygı konusunda xabze’nin oldukça katı kuralları vardır. xabze, çoğumuzun algıladığı gibi sadece töre ve gelenekler değildir. xabze, aynı zamanda sağlıklı toplumsal yaşam için gereken hukuk kurallarını da içerir. Kendisi de hukukçu olan değerli büyüğümüz Av. Rahmi Tuna’ nın yazdığı ve 2009 yılında yayınlanan Adige xabze isimli eserde, xabze-hukuk ilişkisi detaylı olarak ele alınmıştır.